1. Bu site çerezler kullanır. Bu siteyi kullanmaya devam ederek çerez kullanımımızı kabul etmiş olursunuz. Daha Fazla Bilgi.

Harici Konular Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

'HARİCİ KONULAR' forumunda İsmail ESENCAN tarafından 25 Temmuz 2014 tarihinde açılan konu

  1. Ergun ŞİRİN

    Ergun ŞİRİN Uzatmalı çırak Balıkçı

    Katılım:
    31 Ocak 2016
    Mesaj:
    5,061
    Alınan Beğeniler:
    2,892
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    İZMİR
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası


    Hoş geldin ağabeyciğim.:)

    Organizasyon için Hakim gerekçeli kararını açıkladı ama ? ? ? ?
    Hu Hu İsmail.kikikiki
     
  2. İsmail ESENCAN

    İsmail ESENCAN Admin Admin

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    11,450
    Alınan Beğeniler:
    10,056
    Ödül Puanları:
    5,113
    Şehir:
    İzmir
    Web Sitesi:
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    Abi hava berbat uçuyor yine, kısa zamanda bir plan yapalım.

    LG-D802TR cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
     
  3. Ergun ŞİRİN

    Ergun ŞİRİN Uzatmalı çırak Balıkçı

    Katılım:
    31 Ocak 2016
    Mesaj:
    5,061
    Alınan Beğeniler:
    2,892
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    İZMİR
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası


    [​IMG]
     
  4. Ergun ŞİRİN

    Ergun ŞİRİN Uzatmalı çırak Balıkçı

    Katılım:
    31 Ocak 2016
    Mesaj:
    5,061
    Alınan Beğeniler:
    2,892
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    İZMİR
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası


    Ehtiyar görmesin sevinecek.
    Alıştırarak söyleyelimde bir yerlerine inme inmesin.



    [​IMG]
     
  5. İsmail ESENCAN

    İsmail ESENCAN Admin Admin

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    11,450
    Alınan Beğeniler:
    10,056
    Ödül Puanları:
    5,113
    Şehir:
    İzmir
    Web Sitesi:
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası



    LG-D802TR cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
     
  6. Ergun ŞİRİN

    Ergun ŞİRİN Uzatmalı çırak Balıkçı

    Katılım:
    31 Ocak 2016
    Mesaj:
    5,061
    Alınan Beğeniler:
    2,892
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    İZMİR
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    [​IMG]


    Bu gün bir yerde okuyup çok hoşuma giden bu hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim.

    Kısa, fakat içinde çok anlamlar taşıyan, güzel bir hikaye ....


    Daha ilkokuldayım. Evde telefon çaldı. Koştum, açtım. Babamın okul arkadaşı Kerim amca. O da babam gibi öğretmen. Çocukluğumuzun öğretmenleri işte İki söz arasında hemen birkaç soru, her fırsatta öğretmenliği yaşıyor ve yapıyor. Telefonda hemen sınav başladı.

    • İstiklâl Marşımızı kim bestelemiştir?
    • Zafer, Konya nın plakası kaç?

    Hepsini yanıtlıyorum. Ardından o zaman bana çok garip gelen bir soru geliyor:

    • Zafer, ON YUMURTA KAÇ ÖĞRETMEN EDER?
    Şaşırıyorum.

    • O nasıl soru Kerim Amca?


    • Kerim Amca telefonda uzun uzun gülüyor. Bak, diyor. Okulun akıllısı Zafer. Yanıtını bilmediğin bir soru buldum işte. Şimdi telefonu babana ver. Sonra da babana sor. O sana yanıtını verir.
    Babamla Kerim Amcamın telefon görüşmesi bitince, babama soruyorum:

    • Baba, Kerim Amcam sordu. On yumurta kaç öğretmen eder?

    Babam da gülmeye başlıyor. Ardından, gülerek başlayan, ama bittiğinde ikimizin de gözyaşlarıyla yıkanan aşağıdaki öyküyü anlatıyor:


    • Kastamonunun Taşköprü ilçesinin yaklaşık yirmi kilometre güneyinde yan yana iki orman köyü vardır. Boşnakköy ve Armutlu.
    Her iki köyde de hayat zor, insanları yoksuldur.
    1950 yılının güneşli bir Temmuz sabahında, bu iki köyün en çalışkan iki öğrencisi Ali ve Kerim, birkaç yıl içinde öğretmen okullarına dönüşecek olan Köy Enstitüsü sınavına katılmak için ilçe merkezine yola çıkarlar. Tabii yürüyerek.

    Ali'nin elinde küçük bir sepet ve sepetin içinde on tane yumurta var. Evde para olmadığından, annesi ilçede satıp, sınav için lâzım olacak kalem, silgi gibi ihtiyaçları alması için bu on yumurtayı, biraz kendi evinden, biraz da komşulardan toplayarak Ali'ye vermiş.
    Kerim'in ailesi daha da fakir olduğundan, Kerim'de o da yok. Yaklaşık yirmi kilometre yolu yürüyerek ilçe merkezine ulaşıp, hemen bir bakkala giriyor ve on yumurtayı satarak bir kalem ve bir silgi alıyorlar. Kalemi de, silgiyi de ikiye bölerek paylaşıyor ve sınava giriyorlar.

    İkisi de başarmıştır. Ancak bilmedikleri bir şey var. Sınav iki gün. Bu iki küçük köylü çocuk, sınava girip akşama köylerine dönmeyi düşünürken, şimdi Hükümet Konağı'nın önünde, neredeyse ağlamaklı geceyi nerede geçireceklerini bilmeden, bir aşağı, bir yukarı yürümekte¦

    Cadde üzerindeki evlerden birinde, bu iki köylü çocuğa merakla bakan bir kadın onları eve çağırır. Durumu öğrenince onları doyurur. Akşama eşi de işten gelir ve çocukları o gece misafir ederler.
    İkinci gün de sınav başarılıdır. Birkaç ay sonra Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsüne kayıt ve ardından şanla şerefle geçen otuz yılı aşkın öğretmenlik yaşamı¦

    Babam, öykünün sonun şöyle bağladı:

    BAK OĞLUM, KÖYDEN ON YUMURTAYLA ÇIKAN İKİ ÇOCUĞUN ÖĞRETMEN, SUBAY, POLİS,MÜHENDİS, MİLLETVEKİLİ HATTA CUMHURBAŞKANI OLABİLDİĞİ YÖNETİME CUMHURİYET DENİR.
    Z.Ş.
    dogangonullu nün bir yazısından


    Gününüz mutlu geçsin.
    :)
     
  7. İsmail ESENCAN

    İsmail ESENCAN Admin Admin

    Katılım:
    19 Eylül 2008
    Mesaj:
    11,450
    Alınan Beğeniler:
    10,056
    Ödül Puanları:
    5,113
    Şehir:
    İzmir
    Web Sitesi:
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    Süper bir hikaye, teşekkür ederim abim. :)

    LG-D802TR cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
     
  8. Ergun ŞİRİN

    Ergun ŞİRİN Uzatmalı çırak Balıkçı

    Katılım:
    31 Ocak 2016
    Mesaj:
    5,061
    Alınan Beğeniler:
    2,892
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    İZMİR
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası


    Beni de çok etkiledi paylaşmak istedim.
    Toplum bazı değer yargılarını kaybetmiş düzenlemek gerek gibi geliyor.
    Dün Karşıyaka çarşı içindeki Kemalpaşa camii'nden ; Bacanak'ımın babasının cenazesini kaldırdık.
    Uzatmayayım.
    Park sorunundan dolayı Metro ile gittik.
    Gittiğime gideceğime bin pişman oldum.
    Her şey metroya binmekle başladı.
    Koltuklarda hep gençler;pess
    Ellerinde telefonlar,çok meşgul havalarda,sanki dünyayı diğer galaksilerden gelecek saldırılara karşı korurlar gibi oyun oynuyorlar.
    Dibi başında duran; 80 li yaşlarını çok tan geride bırakmış,bırak metroda ayakta durmayı,düz yolda dahi ayakta zor duracak bir Ana yı göremeyecek kadar körelmiş nefisler.:rant:
    Çocukluğum ve bize öğretilenler geldi aklıma öfkelendim,
    Bir kaçını tartaklamak geldi içimden.:rant:
    Ama beceremem ki.:no:
    Çünki bende bir özürlüyüm ;
    Diyecektim ama ,pess
    Buna da şükür YARAP.

    Mevlam geçmişine ve Atasına sahip yeni nesiller nasip eylesin.
     
  9. hus213

    hus213 Üye Balıkçı

    Katılım:
    6 Haziran 2012
    Mesaj:
    6,226
    Alınan Beğeniler:
    2,716
    Ödül Puanları:
    63
    Şehir:
    İzmir
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    harika bir yazı zevkle okudum şimdi bende böyle bir yazıyı sizlerle paylaşayım am sakın sıkılmayın hatta bu yazıyı ofset'e gidip bastırmayı ve de hayır demeyecek okullara hibe edip herzin görebileceği yerle asmalarını istiyeceğim. Yaza şöyle.Okumaktan bıkmayın be bu yazıyı Facede paylaştım sizlerde paylaşın.
    ATATÜRKÜ Tanıyalım:
    Hepimizin bildiği gibi Mustafa Kemal ATATÜRK dünya dönemininliderleri içerisinden 21 nci yüzyıla geçebilen tek liderdir. Üstelik diğerliderler kendi halkları tarafından yok edilmenin acısını yaşamışken, o halahalkının ve dünyanın nabzında en büyük canlılığıyla, sevgisiyle, saygısıylahala yaşayabilen dünyadaki tek lider. Önemli olanda sanırım, yaşarken ölmekdeğil, öldükten sonra da bu kadar uzun süre canlı kalabilmeyi başarmak değilmidir?

    ATATÜRK’Ü biz hep tarihe mal olmuş yönleriyle tanıdık: Asker ATATÜRK ya dadevlet adamı ATATÜRK olarak.

    Bu verdiğim örnek dünyada tek olan örnektir. Zaten herhalde bir başkasına darastlamamız mümkün değil. En büyük düşmanı; hani şu ordularını denize döktüğüdüşmanı, Yunan başkomutanı Triko pis. Hiçbir zorlama olmadan, hiçbir baskıolmadan her Cumhuriyet bayramı Atina’daki Türk büyükelçiliğine gidiyor Trikopis, ATATÜRK’ÜN resminin önüne geçiyor ve saygı duruşunda bulunuyor. Böyle birsaygıyı en büyük düşmanında uyandırabilen bir Mustafa Kemal.

    Yıl 1938, General McArthur’un en zor, en problemli, en buhranlı dönemi. Birdençok sıkılır ve yanında duran yüz yirmiden fazla kişiye döner ve aynen şöyleder:
    “Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal’i görmek içinneler vermezdim” dedirten o büyük özlemi ve onu oluşturabilen Mustafa Kemal’i.

    Ya da, yıl 1938. Bir İran’lı şair bir Tahran gazetesine ölümü üzerine bir şiiryazar. İşte o şiirin iki mısrasını sizlerle paylaşmak istiyorum. Diyor ki;“Allah bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak isterse başınaMustafa Kemal gibi lider getirir.” dizelerindeki bu kıskançlığı oluşturabilenMustafa Kemal.

    Yıl 1976, UNESCO üyelerine bir öneriyle gelir. Öneri paketindeki bir cümleyisizlere okumak istiyorum. Diyor ki ”Bu gün UNESCO’nun üzerinde çalıştığı bütünprojelerin isim babası Mustafa Kemal’dir.” Öneri nedir? Öneri ise onundoğumunun yüzüncü yılında, 152 üyesi vardı UNESCO’nun 152 ülkenin devletleriaynı anda kutlasın önerisidir. Birden İsveç delegesi ayağa kalkar ve şöylesöyler:

    “Ne yani dünyada bu kadar devlet adamı var hepsinin doğum gününü böylekutlayacak mıyız?” şeklindeki kinayeli sözlerine, Rus delegesi ayağa fırlaryumruğunu masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen şöyle söyler; ”Gençdelege arkadaşım hatırlatmak isterim ki ATATÜRK öyle dünyadaki herhangi birlider değildir, bırakın onu bir yıl anmayı her ülke her problemimizde çareolarak aramalıyız” sözlerini döktürtebilen bir Mustafa Kemal. Sonra nemi olur?UNESCO tarihinde ilk ve tekdir hiç negatif oy yok, hiç çekimser oy yok 152 ülkeşu metne imza atar; hani İsveç delegesi demişti ya “ne yani” diye. O İsveçdelegesi bu imzanın atıldığı gün mikrofona gelir ve aynen şunları söyler; ”Ben ATATÜRK’Üinceledim bütün ülkelerden özür diliyor ilk imzayı ben atıyorum” diyecektir.

    İşte o muhteşem belge diyor ki;

    “ATATÜRK KIMDIR; ATATÜRK ULULARARASI ANLAYIŞ, IŞBIRLIĞI, BARIŞ YOLUNDA ÇABAGÖSTERMIŞ ÜSTÜN KIŞI, OLAĞANÜSTÜ DEVRIMLER GERÇEKLEŞTIRMIŞ BIR INKILAPÇI,SÖMÜRGECILIK VE YAYILMACILIĞA KARŞI SAVAŞAN ILK ÖNDER, INSAN HAKLARINA SAYGILI,DÜNYA BARIŞININ ÖNCÜSÜ, BÜTÜN YAŞAMI BOYUNCA INSANLAR ARASINDA RENK, DIL, DIN,IRK AYIRIMI GÖSTERMEYEN, EŞI OLMAYAN DEVLET ADAMI, TÜRKIYE CUMHURIYETININKURUCUSU”

    Var mı böyle bir metin! Bir filozof derki “bir ülke için kıstas aradığınızzaman o ülkenin en büyük liderini gözden geçirin” şu anda kıstas arayanülkelere sanıyorum bundan daha iyi bir metin gösteremeyiz. İşte bu metin 152ülke tarafından imzalanmıştır. Eşi olmayan devlet adamı metni. Peki daha sonrane olmuştur; 151 ülkede hemen, hemen bir yıl boyunca her yerde bu metnigörebiliriz, soruyorsunuz bana o bir ülke kim? İşte o ülkenin adını vermeyebenim dilim maalesef varmıyor.

    Hadi gelin Haiti’ye gidelim. Yıl 1996, Haiti Cumhurbaşkanı ölür. Bir vasiyetbırakmıştır. Haiti’ye baktım haritada bir kutup kadar uzak ülke. HaitiCumhurbaşkanı 1996 da öldüğünde vasiyeti açılır. Vasiyetinde mezar taşınayazılması için bir metin bırakmıştır.

    Haiti Cumhurbaşkanının bugün mezar taşında yazan hitabeyi sizlere okumakistiyorum. Diyorki “Bütün ömrüm boyunca Türkiye’nin lideri Mustafa Kemal ATATÜRK’Üanlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm”

    Peki yıllar bir şey değiştirir mi? Hayır. 2000 yılında bizim medyanın kaçırdığıbir bilgi var, ABD Başkanı milenyum mesajını veriyor. Mesajın bir yerinde aynenşunları söyler; “Bugün milenyumun hiç şüphe yoktur ki tek devlet adamı MustafaKemal ATATÜRK’TÜR. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tekliderdir.” 2000 de ABD Başkanına işte bu gerçeği de ifade ettirebilen birMustafa Kemal var. Asker Mustafa Kemal’in, Devlet adamı Mustafa Kemal’in çokdışında bir Mustafa Kemal.

    2003 de bir şey değişti mi? 2004? Hayır. 2004 de bir konferans veriyorum birdenbir hanımefendi ayağa fırladı. Dedi ki “Ben Norveçliyim ve şu anda Norveç’teçok sık kullandığımız bir deyim var, bu deyimin anlamını anladım” dedi.Hanımefendi “nedir o deyim” dedim. “Norveççede “ATATÜRK gibi düşünmek” deyimivar. Çok sık kullanırız bu deyimi” ”nerelerde kullanırsınız” dediğimde “Hanibir problem veririz çöz diye o da tembellik eder çözmez. Deriz ki ona buproblemin mutlaka çözümü var. Birde ATATÜRK gibi düşün”. O gün otelime geldimtelevizyonu açtım o kadar çok kişiye bir de ATATÜRK gibi düşün dediğimihatırlıyorum ki galiba Norveççeden çok bizim dilimizin bu deyime fazlasıylaihtiyacı var diye düşünmeden de edemedim.

    Bir İngiliz gazeteci ATATÜRK’LE bir röportaj yapar. Röportajını Amerikan BüyükKütüphanesinden bulup getirttim ve bir yerinde Mustafa Kemal’e şöyle sorargazeteci; ”Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?” Mustafa Kemal’incevabı aynen şöyle

    “Şartlarımızı koyarız. Kabullerine bağlı. Biz müracaat etmeyiz üye olmak için.Eğer davet gelirse düşünürüz”. Evet, Birleşmiş Milletler sadece Türkiye’yidavet edebilmek için yasasını değiştirir ve ilk davet edilen ülke olur MustafaKemal’in ülkesi, Türkiye’si Birleşmiş Milletlere. Sanıyorum ondan feyizalacağımız çok şey var aslında Mustafa Kemal’den. Ama bu arada 2005’de dahayeni iki üç gün önce yabancı gazeteyi okuyorum. Sürmanşet büyük puntolarla şu başlığıatmış “Bu gün Ortadoğu’ya düzinelerle ATATÜRK lazım”. Dedim yazara ATATÜRK ‘ühiç tanımıyor herhalde. Düzineye hiç gerek yok tek bir tanesi de yeterdiaslında.

    Örnek vermeye devam edersem inanın konferans böyle biter. Filipinlerden Çin’ekadar o kadar çok örnek var ki. Ama gördük 1925’de 1938’de 1996’da 2000’de2005’de her ülkeden, her cinsten, her statüden insanın özlemle, sevgiyle,saygıyla aradığı ama bizim olan bir Mustafa Kemal’den bahsediyoruz. Bu günTürkiye’nin en büyük sorunu nedir? Dersem cevap olarak kulağıma gelenlerşunlar; ekonomi diyorsunuz işsizlik diyorsunuz. Ama bence Türkiye’nin çokönemli bir problemi var o problemi çözersek Türkiye ekonomiyi de çözer Türkiyeişsizliği de çözer. Evet, Türkiye’de lider yetiştirme sorunu var.

    Lider deyince de nedense hep siyasi lider anlıyoruz ben ondan bahsetmiyorum,benim lider dediğim çok kapsamlı bir kavram. Yoksa içersindeki tek bir terimdirsiyasi lider veya sosyal lider. Ama lider dediğim zaman ben asrın lideri dünyaliderinden bahsediyorum. İşte böyle liderlere ihtiyacımız var. Ben şimdisoracağım size şu anda karşımda pek çok genç arkadaşım oturuyor. Bunlardan birtanesinin bir kaç dönem sonrasının Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı ya daBaşbakanı, Maliye Bakanı yada evinin anne babası olmadığını bana iddia edebilirmisiniz? Belki sizsiniz, ama biliniz ki işte bugün sizlerle paylaşacağım konuasrın lideri, dünya lideri ya da lider olmanın küçük sırlarını ATATÜRK’LEsizinle paylaşacağım.

    İlk sırrımız; ATATÜRK tamam arkadaşım ben topraklarınızı kurtardım askeri birdehayım deyip yerine çekilmemiş hemen asker elbisesini çıkartıp sivilelbisesini giymiş ve inanır mısınız? Sınırlarını hangi sınırın lideri ise osınırların içerisinde ne var ise ama ne var ise taşından toprağına hepsinin amahepsinin sorumluluğunu omuzlarında hissetmiştir de onun için Mustafa Kemalbugün dünya lideridir. Nasıl mı?

    ATATÜRK’Ü ağlarken tarih çok ender tespit etmiştir. 25 yıllık araştırmacıyım, 7tespitim oldu. İlki Çanakkale’de topçu atışımız başladığı sırada döktüğügözyaşıdır, bir diğeri ise hepimizin bildiği bir hikaye ama ben yine deanlatacağım. O günün Ankara’sı kurak, çorak bir köy. Çankaya’dan meclisegelirken yol üzerinde sadece ama sadece bir tek iğde ağacı varmış. ATATÜRK oiğde ağacının önünden geçişlerinde arabasını durdururmuş, inermiş ve o iğdeağacına selam verirmiş. “Aman demişler paşam ne yapıyorsunuz böyle ?”, “Eee odemiş yediğim meyvenin, sığındığım gölgenin, soluduğum havanın bir neferi. Enaz diğer neferler kadar bunun da selama hakkı var”. Yani “niye şaşırıyorsunuz?”der gibiymiş. Ve bir gün yanında bulunan arkadaşına “Işte bu benim...” derkenbide bakıyor ağaç yok ortada hemen iniyor “Ne yaptınız bu ağaca” diyor. “Paşam”diyorlar “yolu genişletmek için mecburduk kestik o ağacı”. “Yahu diyor bitekbana soraydınız bu ağacı kurtaracak bir yolu mutlaka bulurdum” diyor.

    Daha fazla dayanamıyor, arabasına biniyor, şoförünün ve arkadaşının gözü önündehüngür, hüngür ağlamaya başlıyor. Bir tek iğde ağacı için mi dersiniz? Hayır.Çok zor şartlarda kurtardığı bu topraklarda yetişen bir canlıdır ve lideriolduğu için de bu toprakların da o iğde ağacının da sorumluluğu MustafaKemal’in omuzlarındadır da onun için.

    Galiba şimdi anlatacağım inanılmaz projeyi de o gün düşünmeye başladı. Hani“Bir daha böyle bir şeyle karşılaşabilirsem nasıl müdahale edebilirim” diye.Çok değil doğa katliamı, en kolay yaptığımız katliam.

    Yıl 1930 ATATÜRK Yalova köşküne doğru çıkmakta. Bir de bakar bir bahçıvan kocabir çınar ağacını kesmek üzeredir. “Yahu” der “sen hayatında hiç böyle bir ağaçyetindirdin mi ki? Kesmeye muktedir görüyorsun kendini ve niye? ” der. Bahçıvanderki; “Paşam çınar ağacının kökleri köşkün temelini kaldırdı, yaprakları daköşkün pencerelerine müdahale ediyor. Ya köşkü kaybedeceğiz ya ağacı keseceğiz.Onun için de kusura bakmayın ama biz ağacı kesiyoruz”. Bir an düşünür; “Hayırgerekirse köşkü ağaçtan uzaklaştırırız” der. Derler ki bu gün Mustafa Kemal birhoş. Ne demek köşkü tutup ta ağaçtan uzaklaştırmak? Ama inanır mısınız mühendisdeğil, mimar değil, ziraatçı değil ama ne yapar biliyor musunuz? İstanbul’dakiköprü altındaki tramvay raylarını Yalova’ya taşıtır. Köşkü hiç yıkmadan olduğugibi tutarak kendisi de kazma kürek temelini kazar ve köşkün altına tramvayraylarını döşeyerek köşkü ağaçtan 4 metre 80 santim kenara çekerek halaCumhuriyetimiz gibi ayakta durmakta olan çınar ağacının kurtuluşunu temin eder.

    Yıl 1930. Dünya çevre lafını ne zaman etmeye başladı? 1980 den sonra. 1980 denönce, 1930 yılında dünyaya somut bir çevre dersi vermektedir Mustafa Kemalaslında. Ama, biraz acı parantezlerim olacak bu konferansımda. İlk acıparantezimi ATATÜRK kimdir belgesiyle açmıştım, ikinci acı parantezim buradaolacak. Hadi gelin 5 Mart 1996 ya gidelim yani günümüze yakın bir gün. “ATATÜRKve Türk kadını” konulu tiyatrolu konferansımı 25 gençle sunuyorum. 25 gençlebirlikte prova yaptık, yorulduk, oturduk, televizyonu açtık. ikinci haberolarak 6 dakika müddetle ve 5 kere görüntü zumlanmak üzere önemli bir haberverildi televizyonda. Haberi aynen aktarıyorum, diyordu ki “Amerika da eski birünlü bir müzikal hiç yıkılmadan dünyada ilk kez uygulanan bir yöntemle raylarüzerinde iki metre kenara çekilerek yerine yeni bir binanın yapıldığı”haberiydi. Dünyada ilk kez lafı da beş kere edildi. Gençlerden biri kalktı banane dedi biliyor musunuz? “Ya öğretmenim biz tarihe pek bir daldık.

    Bakın elalem neler yapıyor? Teknik, medeniyet biraz da onlara baksak” diyincearşivimde 1930’da ATATÜRK’ÜN bu işi yaparken çekilmiş resimleri, raylarüzerindeki çekilen resimleri gösterdim kendilerine ve dedim ki ”şu anda nesöyleyeceksiniz bana ?”. Bir genç kalktı ne dedi biliyor musunuz? “Yaöğretmenim suç bizde mi? Biz bu konuyu ilk defa sizden duyuyoruz, sizdengörüyoruz bu resimleri”. Ama o haberi bugün milyonlarca Türk genci izledi veoturdular 25 genç, bu haberi veren televizyona bir faks çektiler. Faksta aynenşu yazıyordu “İkinci haber olarak 6 dakika müddetle ama beş kez şu resimlerigöstermek suretiyle bu arada da mutlak suretle mesajı iletin dediler “Bu gün1996, Amerika çekiyor raylar üzerinde iki metre, yerine yeni bir bina yapıyor,1930 ATATÜRK çekiyor 4 metre80 santim, bir ağaç kurtarmak için” bu mesajı da çok iyi verin dediler. Yıl1996 idi. Yıl 2005 hiçbir televizyonda izlediniz mi? İzlemediniz.

    Ya hocam siz bize bir tek çınar ağacı ve iğde ağacı anlattınız bunlar ATATÜRK’ÜNhayatında tek tek örnekler olabilir. Hadi gelin Söğüt özü’ne gidelim, hani şuAnkara yakınlarındaki, o zaman için 80 tane söğüt ağacının olduğu yere. Söğütözüne ATATÜRK hep dinlenmek için gelirmiş. Bir geldiğinde galiba düşündüğünüsesli olarak aktarmış; “Ah! Burada bi kulübem olsaydı keşke”. “Ya paşamistediğin bir kulübe olsun hemen yaparız şuraya“ demişler. “Buradaki ağaçlarane olacak peki”. “Paşam buradakiler söğüt ağacı; gönülsüz ağaçtır. Sökerizbaşka bir yere dikeriz, mutlaka tutar” demişler. Bir an durur, “Bir tek şartlakabul ederim” der. “Burada yetecek kadar söğüt ağacını kendi ellerimlesökeceğim, kendi ellerimle dikeceğim, önce tuttuklarını göreceğim, sonra kulübeyapımına izin vereceğim”. Yani bugün betonu yeşile tercih eden zihniyete benceen güzel örnek teşkil eder bu. Ne yapar biliyor musunuz? Türkiye CumhuriyetininCumhurbaşkanı Mustafa Kemal ATATÜRK makamını Çankaya’dan Söğüt özü’ne taşıtırhasırlar üzerine. Kabullerini orda yapar, imzalarını orda atar, çadırda kalırama söğüt ağacını söker, kendi elleriyle diker, tuttuklarını görür, ondan sonrabugün çok küçücük ama verdiği mesaj olağanüstü büyük olan bu Söğüt özü’ndekiküçük ATATÜRK kulübesinin yapılmasına izin verir.

    25 yıllık araştırmacıyım. Benim elimde 130 belge var bizzat çevre hareketinebedenen katıldığına dair. Sade bende 130 belge, kim bilir kaç belge var. Keşkediyorum, keşke bu belgeler, bazı günler bizi okullar da bu kulübeye götürüp teburada anlatılsaydı. Sanıyorum bugün betonu yeşile tercih eden hiçbir belediyebaşkanı yetişmezdi.

    İşte bu anlamda sahneye şimdi Tahsin ÇOŞKAN’ı davet edelim. Tahsin COŞKAN ozamanın genç bir ziraat mühendisi. “Gel Tahsin seni bir yere götüreceğimfikrini almak istiyorum” diyor. Giderler, gösterdiği yere bakar Tahsin Bey.Bataklık, sivrisinek salgını, hayvan leşlerinin olduğu berbat bir arazidir. “Yapaşam hayrola” der. Atatürk, “Buraya bütün masrafı cebimden olmak üzere birorman çiftliği yapmak istiyorum” der. “Ya paşam buranın ıslahı ya sizinparanızı tüketir ya da zamanınızı, neden bu kadar mümbit topraklar varken gelipde burayı tercih ettiniz ?” der.

    ATATÜRK’ÜN cevabı ATATÜRK’ÇEDİR. Derki ”Ben en zor olanı yapayımda siz arkamdankolayları nasıl olsa yaparsınız.” Ne bilsin ki en kolayları bile çabukyıkabildiğimizi ama, bu arada Tahsin ÇOŞKAN “Paşam burada hiçbir şey yetişmez,pek uğraşmayın” der. Ama dinleyen kim. Derki “Tahsin buraya ziraatçıları getirve incele bana resmi bir yazı getir burasıyla ilgili”. Biraz sonra Tahsin COŞKANçok mutlu, kendi dediği çıktı, üzerinde “Burada hiçbir şey yetişmez“yazılı,altında da ziraatçıların imzasının olduğu bir belgeyi Mustafa Kemal’in önünekoyar. ATATÜRK biraz mütebbessim okur bu yazıyı. Kaleme alır, bu kağıdın yanınaaynen şunları yazar “BURASI VATAN TOPRAĞIDIR, KADERINE TERK EDEMEYIZ”. Etmezde. Aynı Sakarya savunması gibi akasya savunmasını ele alır, çam ve köknarıoraya 30 Ağustos olarak tamamlar ve hiç unutmayacağımız bir gün, lütfen hiçunutmayın, tarihte atladık bu günü, 25 Mayıs 1933. Ne yapar biliyor musunuz?Hani 5 Haziranlarda kutladığımız bir gün var, çevre günü değil mi? Çevre gününe zaman kutlanmaya başladı? 1980 den sonra. Peki 25 Mayıs 1933, ATATÜRK neyaptı? İlk Çevre günü kutlamasını yaptı. Hem de bugün okullara soruyorum diyorsunuzki ne yaptınız diye “ya ağaç diktik diyorsunuz ya çöp topladık” öyle falandeğil. Bütün Ankara halkını bedava trenlerle buraya getirtiyor, ağaçlar boyvermişler, altında dinlenmektedirler, havuz yapılmıştır, çocuklaryüzmektedirler. Hatta bütün masrafı cebinden ödemiştir ama karı da almamıştır,buraya bir fabrika yaptırmıştır, süt ürünleri üretilmektedir, herkesyemektedir. Herkes çok mutlu ama en mutlusu Mustafa Kemal ATATÜRK.

    Nebi zade diye bir arkadaşı var, Nebi zade’nin kafa çok karışık. “Yahu paşamsenden başka bir tek kişi burada bir ağaç yetişeceğine inanmadı. Peki sen nasılanladın burada orman olacağını?” der. “Gel Nebi zade gel, şimdi anlatayım sana.Hani Tahsin ÇOŞKAN’ın burada bir şey yetişmez dediği günün akşamı tebdilikıyafetle Çankaya’dan kaçtım, buradaki köylülere geldim. Köylüler benitanımadılar. Köylülere, ağalar dedim burada ağaç yetişip yetişmeyeceğini banaen kolay yoldan nasıl ispat edersiniz dedim. “Al dediler”, bana bir testi suverdiler, bir de kazma kürek. “Kaz orayı iki gün sonra gel biz sana neolacağını söyleriz” dediler. Ah o iki gün Çankaya’da nasıl geçti bir Allahbilir bir de ben. İki gün sonra gittim testiyi çıkardım, testinin içinde subitmişti, köylülere uzattım. Dediler ki bana “ağa testide su kalmamış, topraksu emiyor, bakma bunun üstünün kurak olduğuna, biraz uğraş burada ne ekersenbiçersin”. Ve hani Tahsin ÇOŞKAN’IN o raporu bana getirdiği gün ben çoktanprojeye başlamış epey de ilerlemiştim” diyecektir.

    Dünya lideri olmak öyle kolay değil biliyor musunuz? Hani ATATÜRK’E kimdi ençok karşı çıkan, evet Tahsin COŞKAN’dı. Onu da ATATÜRK buraya müdür tayin eder.Evet lider olmak hakikaten kolay iş değil. Bu arada biz bu 130 belgeye hiççalışmamışız. Çalışmadığımızın en acı örneğini Türkiye yaşadı zaten. Neydi oörnek “17 Ağustos depremi”. Evet deprem bir kaderdir ama kader olmanın ötesindedolgu alan çöktü, dolgu binalar çöktü. Oysa 1930’dan beri bize “lütfen tabiatlaoynamayın, tek bir ağaçla bile oynamayın” diye bize örnek olan bir liderimizvarken yaşadık bu acıyı.

    Bizler iyi değerlendirmemişiz onun çevre hareketini ama bakın dünya ne güzeldeğerlendirmiş hareketini. Ben size bu bilgileri vermek için 1919 da başladımve bugüne kadar çıkan bütün gazete ve dergileri tarıyorum. Taramam sırasında 28Temmuz 1933 günün Cumhuriyet gazetesinde bir haber okudum. İnanılmaz birhaberdi. Hani bir çiçek alıyoruz, kırmızı renkte, hediye götürüyoruz ve adınada “ATATÜRK Çiçeği” diyoruz. O ATATÜRK çiçeğinin adını biz koyduk zannediyordukama bakın gazeteyi aynen okuyorum. Gazete haberi şu “Chicago özel, geçenlerdeWanderbit Üniversitesi profesörlerinden Doktor Kırk Landın laboratuarlarındamuhtelif ameliyeler neticesinde kırmızı renkte yeni bir çiçek elde edilmiştirProfesör bu yeni çiçeğe isim ararken yanında duran ama Tarsus Kolejinde ATATÜRK’LEtanışmış, ondaki tabiat bilgi ve ilgisine hayran olan bir diğer profesör buçiçeğe ATATÜRK isminin verilmesini önermiştir. Ve bu öneri dünya nebatatdairesine iletilmiş ve ATATÜRK’ÜN yaptığı çalışmaların anlatıldığı toplantıdaoy birliğiyle kabul edilmiştir”. Yani dünyadaki her ülkede bu çiçek GaziATATÜRK adıyla üretiliyor ve satılıyor.

    Peki başka bir lider var mı diye araştırdım bir çiçeğe adını veren, başkahiçbir lider yok. Çünkü tabiatıyla bu kadar bütünleşebilen bir lideri dünyatarihi yazmamıştır. Diyor ki Mustafa Kemal ”çevre hareketi dışında eğer liderolacaksanız eğer lider olmaya kalkıştıysanız ki içinizde öğrenci arkadaşlar varmutlaka sınıf başkanları vardır eğer sınıf başkanı olacaksan bu bi liderliktir,sınırın nedir? Sınıftır sınıfın içerisindeki tek bir tebeşir tanesi tek birsıra tek arkadaşının problemiyle ilgilenemeyeceksen o liderliği kabuletmeyeceksin demektedir Mustafa Kemal.

    Peki ikinci sırrımız ne? İkinci Sırrımız; dünya tarihi sadece bir sıfatıMustafa Kemal’e vermiştir. Başka dünyada hiçbir liderin alamadığı bir sıfattırbu hangi sıfat mı? Ne dersiniz? Evet Başöğretmen diyen var aranızda, hoşgörülüevet biliyorum hepsi gönlünüzden geçen sıfatları ATATÜRK’ÜN ama soruyorumsizlere bir insan doğumundan ölümüne kadar ya bir askerdir, ya bir devletadamıdır ya çevrecidir ya tiyatrocudur ya sanatçıdır ya arkeologdur bir şeydir.Ama bunların hepsi birden olabilen dünyadaki tek lider Mustafa Kemal ATATÜRKolduğu için dünyada “kültür antropologu” sıfatı verilebilen tek lider MustafaKemal’dir.

    “Kültür Antropologu” nedir ne değildir uzun uzun başınızı ağrıtmayacağım. Hadigelin 5 Mayıs 1935, Ahlatlı bel’e gidelim. Ahlatlı bel Ankara yakınlarındakikazıların başladığı yer biliyorsunuz. Bütün arkeoloji kazılarının yapılmaemrini veren Mustafa Kemal, müzelerin açılma emrini veren de Mustafa Kemal. Amabugünkülerde olduğu gibi açın, kazın, imza; öyle değil. Nasıl yetişmiş inanın,25 yıllık araştırmacıyım hiç anlamadım. Bakıyorsunuz Efes kazıları başlıyor ikikere gidiyor, Konya‘da Asar kazıları başlıyor başında, birde bakıyorsunuz Ahlatlıbel kazıları başlamış başında, toprak alıyor, ölçüyor, biçiyor. “Ya ne yapıyorMustafa Kemal” diyorlar. Çankaya’ya gidiyor, Çankaya’da üç gün üç gece hiçuyumadan; uyumamak için alnına ıslak bezler koydurmuş, birilerini çağırıyor,telefonlar ediyor bir heyecan bir telaş. Üç gün sonra “gelin diyor Ahlatlıbel’e gidiyoruz”. Hemen geliyor diyor ki “arkeologlar toplanın”. Biliyorsunuzbaşlarında en büyük arkeologumuz Zübeyir KOŞAR var. Bu Zübeyir KOŞAR’ın birebir anısıdır. Toplanıyor ve diyor ki Mustafa Kemal heyecanla; “kazdığınız yeryanlış, şurayı kazmanız gerekir”. Yabancı arkeologlar “el insaf paşam, anladıkiyi askersin iyi devlet adamısın ama yani bu işte bizim işimiz niyekarışıyorsun” der gibi aralarında birkaç şey oluyor ama emir büyük yerden.Başlıyorlar Mustafa Kemal’in gösterdiği yeri kazmaya. Sonuç mu? Bütün bulgularoradan çıkacaktır. İnat uğruna, kendi ceplerinden öder ve kendi dedikleri yerikazarlar hiçbir bulguya rastlamayacaklardır.

    Bunun üç gün sonrası, ATATÜRK Galip ARTAN’IN yazdığı “Sırat Köprüsü” adlıpiyese davetlidir. Davetiyede böyle yazar piyesin başında mutludur biraz sonrasinirlenmeye başlar bir müddet sonra bitince “bana Galip ARCAN’ı çağırın!” der.Galip ARCAN gelince “bu piyesi siz mi yazdınız? “der. “Evet paşam ben yazdım”.”Hayır, bu bir Bolunun Flor Doranj adlı Boldvilin’in aynen çevirisi neden bunubelirtmediniz hakkınızda soruşturma açtırıyorum” diyecektir. Buna benzer pekçok anıyı da okuyunca ne dedim biliyor musunuz? Samimi konuşacağım inanınsizlerle. Dedim ki “a be Atam Boldvilin’e varıncaya kadar ne zaman okursun? nezaman kafanda tutarsın”. Ve o sırada ne yaptım biliyor musunuz? Yirmi yıllıkaraştırmacıydım, ATATÜRK’LE iddiaya girmek gibi, dedim “senin başındadurmadığın ilerletmeye çalışmadığın bir alan bulmak benim boynumun borcuolsun”.

    O sırada da “Sanat ve ATATÜRK” adlı araştırmamı yapıyorum baktım resimde Türktarihinde ilk resim sergisini o açıyor, heykelde dinin etkisini kaldırıyor amakarşıma yedinci sanat dalı geldi. Ne? Sinema. Dedim “herhalde burada iddiayıkazandım”. Hey hat, başyönetmen Cezmi AR, başrolde Mustafa Kemal, filmçekiyorlar. Ve Cezmi Ar Mustafa Kemal’e tabi Cumhurbaşkanı ya diyemiyor şöyledur böyle dur diye diğer oyunculara şiddetle bağırıyor. Atatürk “Gel Cezmi gel,burada başkomutan sensin. Ben bu işi bilmem. Önemli olan işin iyi çıkması. Banada aynı şiddet ve hiddetle bağıracaksın” der. Cezmi AR hayatının son günlerinde“ben bir daha asla öyle bir oyuncuyla çalışmadım” diyecektir.

    Yıl 1937, Münir Hayri EGELIYLE odalarına çekilirler. Çankaya’ da ne miyaparlar? ATATÜRK bir film senaryosu yazmıştır, adını da koymuştur; “Ben bir İnkılâpÇocuğuyum” dur adı. Kendi yazdığı film senaryosunu Münir Hayri EGELIçekecektir, ATATÜRK oynayacaktır. Ama yıl 1937 dır, ömrü vefa etmemiştir. Derimki haydi filmciler bulun bu senaryoyu filme çekin pokemondan çok daha faydalıolacağına ben kesin gözüyle bakıyorum.

    Bu arada ATATÜRK’ÜN her şeyi iyide ben iddiadan vazgeçtim, tamam dedim.Kesinlikle iddia falan yok artık, iddiayı Mustafa Kemal kazandı ama merakediyorum nasıl yaptı diye. Asıl sır nerde? O sırada en büyük lidereleştirmeninin sözü geldi elime. Liderleri çok sıkı eleştiren bir eleştirmen diyorki ATATÜRK için “Liderler içerisinde eleştiri acizliği yaşadığım tek liderMustafa Kemal’dir. Çünkü bütün Rönesans, bütün reform, bütün aydınlanma çağıetkinlikleri bir adamın kafasında toplanmış, bir çağa sıran etkinlikler onyılda başarılmış, bu büyük bir mucizedir en büyük radikal Mustafa Kemal’dir”bunu biz demiyoruz dünyanın en büyük lider eleştirmeni diyor.

    Peki, tamam laf iyi de diyorsunuz ki laflar karın doyurmuyor, Esas sır nerdeçok merak ediyorum. On yılda bir bakıyorsunuz kara tahtanın başında harföğretiyor, bir bakıyorsunuz şapka giyiyor, bir bakıyorsunuz tiyatro eserioynatıyor, yok efendim arkeolojik kazılara gidiyor, tren raylarının genleşmehesabını yapıyor, Ankara’daki caddelerin ne kadar mesafede olacağı konusundaşehirleşme planları yapıyor, E on yılda bunların hepsi peki nasıl? Ben esassırrı nerde buldum biliyor musunuz? Onun bir sözünde. Ama bu bence, ve dedim kibu sözü okuyunca keşke şu karga kovalamasını kafalarımıza yerleştireceklerineşu sözünü yerleştirselerdi herhalde Türkiye çok farklı biyerde olurdu şu anda.ATATÜRK diyor ki ”Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplaravermeseydim bu gün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım”. Esas sır benceburada. Çocukluğunda eline geçen iki kuruştan birini kitaplara verdiği için 35yaşında general, 40 yaşında başkomutan, 42 yaşında cumhurbaşkanı, 46 yaşındadünyada pek çok reformist var ama hiç biri dile dokunabilmeyi cesaretedememiştir; dile dokunabilen tek reformist Mustafa Kemal’dir. İşte bunuyapabilen ve 53 yaşında nutku yazan genç olarak tarihimize geçecektir MustafaKemal.

    Okumayla, ama nasıl okuma biliyor musunuz? Bildiğimiz gibi bir okuma değil.Sizi 1914 Anafartalar’a götürüyorum. Anafartalar’da savaşın bir dinlenmeyerinde çadırınıza gelirsiniz postalları çıkarır rahatça dinlenmek istersiniz.Öyle bir şey yok. Macar Türkoloğu Nemetin, Fransız Türkoloğu Devinin Türkolojialbümleri duruyormuş. Açıyor onları okuyor Mustafa Kemal. Diyorlar ki “niyebunları okuma gereği duyuyorsun” verdiği cevaba bakın. Onlara diyor ki“Savaştan sonra bu dilin değişme ihtiyacı var onu tespite çalışıyorum”. Yıl1914, gelelim 1916’ya. Bitlis cephesi komutanı Mustafa Kemal Bitlis cephesindeçökmekte olan bir cepheyi kurtarıyor ve çadırına geliyor, yaveri İzzettin ÇALIŞLAR’çağırıyor ve eline bir not veriyor. Notta ne yazıyor biliyor musunuz? “Savaştansonra ilk işimiz Türk kadınına serbestîsini vermek, onu erkeğinin yanında eşithaklara sahip kılmak”. Yıl 1916, Türk kadının değil adı, değil kimliği, hiçbirşeysi yok. Sokağa çıkma hakkı olmayan bir Türk kadını. Peki, sizce tam savaşınen hararetli zamanında neden Türk kadını geldi Mustafa Kemal’in aklına. Ha,Kurtuluş Savaşında gördüğümüz kadın manzarası, değil ATATÜRK’Ü, dünyayışaşırtan bir manzaradır. Ülkelerin savaşları olmuştur ama topyekun savaş örneğiilk defa Kurtuluş Savaşında görülmektedir.

    Atatürk bu savaşta Ayşe Hatunu tanımıştır Ayşe Hatunu hepimiz tanıyoruz.Bilmeyen var mı içinizde? Onun yapabildiğini acaba hangi ülkenin kadınıyapabilir? Yada zamanımızda hangi kadın yapabilir? Benim bir kızım bir oğlumvar inanın bu kadar araştırmacıyım düşünüyorum. Biliyorsunuz sekiz aylık kızıkucağında omzunda mermi ve cepheye cephane götürüyor. Sekiz aylık kız dinler midüşmanı, ağlamaya başlıyor. Ve bu sırada ölmesi falan problem değil Hatunun,ama düşman eğer onları fark ederse çok kısıtlı olan cephane cepheyegidemeyecek, bütün düşüncesi o Ayşe Hatun’un. Ve bu arada çocuğunu göğsüneyaslar, düşman biraz geç gider, indirdiği zaman kendi elleriyle çocuğunu şehitettiğini görecektir Ayşe Hatun ya da diğer adıyla Tayyibe Hatun. Peki ne yapar?Çocuğunu koyar üzerini bayrakla örter ve aynen şunları söylemiştir. Kafilebaşkanı komutanımız aktarıyor bunu. “Sen yüzlerce binlerce yıl sonra doğacakTürk çocukları için şehit oldun” (yani şurada oturan bizler için şehit olan)“bu benim içinde senin içinde bir şereftir. Yeterki vatan sağ olsun” diyor, omzunaalıyor cephanesini ve yola koyuluyor. Hanımefendiler içinizde anne olanlar var.Lütfen bir an için düşünün, çocuğunuzu göz önüne getirin. El bebek gül bebekbüyütüyoruz, gözünün içine bakıyoruz, tercih yapın sizden sonraki kuşak mı?Çocuğunuz mu? İşte bu Ayşe ya da diğer adıyla Tayyibe Hatunu tanıdı MustafaKemal.

    Kurtuluş Savaşında Kütahya sırtları, eksi 30, eksi 40. Ve 75–80 yaşlarında birnine. Gerisini gelin kafile komutanı Mustafa Necati’den dinleyelim. MustafaNecati neyi görür? Bütün yorgan battaniye ne varsa cephanenin üstüne örtmüşkendisi pazen elbiseyle. Aynen şunları söyler “nine kar sepeliyor hava çok soğukbari şu yorganı alsan sırtına” dediğinde aldığı cevap ”dokunma ona, o milletmalıdır, nem kapmasın. Ben bir ölürüm ama onunla binler doğacak binler. Hayıroğlum hayır hiç üşümüyorum, soğuğu hiç duymuyorum ki. Düşman bu topraklaragirdi gireli benim içim yanıyor içim a oğul” diyen bir nineyi tanıdı MustafaKemal.

    Albay Hulusi ATAĞ’ın kafilesinde olan genç bir kadınımız hastadır ve cephanetaşırken yere düşmüştür, ölmek üzeredir. Hulusi ATAK sorar “bacım bana adınısöyle seni tarihe yazdıracağım” dediğinde aldığı cevap “adımı ne yapacaksın aoğul yaz benim adım Anadolu” cevabındaki adımın ne önemi var önemli olanülkemin adı ve gururu düşünüşü keşke, keşke uygarlık savaşımızda aynışiddetiyle sürebilseydi bugün. Üzerinde ATATÜRK yazılı kapsülü inanın, inanınhiç mübalağa etmiyorum ilk uzaya fırlatan ülke mutlaka ama mutlaka biz olurduk.

    Evet bu savaşta ATATÜRK dünyaya tek geçen Zekiye Hanımı tanıdı. Zekiye Hanım neyaptı biliyor musunuz? Dünyaya ilk ve tek geçen kadınımızdır. 10 Aralık 1919öğretmen okulu bahçesine 3000 kadını toplamış, dedim herhalde sıfırları fazlaokuyorum. Hayır 3000 kadın, yapımcısı, dinleyicisi, konuşmacısı. Kadın olandünyada ilk mitingdir bu, onun için dünyaya ilk geçmiştir. Peki, Zekiye Hanımnasıl toplamıştır, cep telefonu yok faks yok, hiçbir araç yok. Hadi bunlar oldufarz edelim. Kadının sokağa çıkma hakkı yokken 3000 kadın nasıl organize oldudersiniz? Evet, bunu incelediğimde inanılmaz bir hem hayranlık hem de üzüntüduydum neden biliyor musunuz?

    Cep telefonunuz var, faksımız var. Pek çok kulübün, pek çok derneğin davetlisiolarak gidiyorum. Hanımlar 50 kişi geldimi aman diyorlar bu gün çokkalabalığız. 3000 kadından bahsediyorum ama projesinin adını da söylemekistiyorum Zekiye Hanımın “MUTFAK PROJESI”, inanılmaz bir proje. Daha sonra biryerde tekrar geçecek bu proje.

    ATATÜRK Zekiye Hanımı, Nakiye Hanımı tanıdı bu savaşta. ATATÜRK Melek REŞİT’İtanıdı, Atatürk Şukufe Nihal’ı tanıdı ve ATATÜRK ekmek pişirerek askere götürenama bu düşmanlar tarafından tespit edilip askerimizin yerini öğrenmek için çokişkence gören ama söylemediği için ekmek pişirdiği fırına atılarak yakılanNazife Kadını tanıdı bu savaşta. Bu savaşta ATATÜRK Taccülcalala hanımı tanıdıATATÜRK üsteğmenlerimizi, binbaşı hanımlarımızı tanıdı, bu savaşta Tuğgeneralrütbesi verilmesi öngörülen 8 yaşındaki, evet yanlış duymadınız 8 yaşındakiNezahat kızımızı tanıdı. İşte Nezahat kızımızın yanında şehit olan bir erimizincebinden çıkan bir mektubunda annesine şöyle yazmış “anne Nezahetle babasınınarasındaki konuşmayı duyaydın benim burada niye olduğumu anlardın” demiş ve buarada şöyle yazmış” biz Mehmetçik Nezahet’e Türklerin Jan Darkı diyoruz” demiş.Bu bana acı geldi. Ben Jan Darkı ortaokuldan beri tanıyordum ama Nezahet’iancak bu araştırmam da tanıdım. Bunun acısını da o mektupla birlikte yaşamışoldum. Bu kadınlarımızı ben ATATÜRK ve Türk Kadını konulu konferansımdaanlattığım için burada sadece adlarını anmadan geçemeyeceğimi gördüm.

     
  10. hus213

    hus213 Üye Balıkçı

    Katılım:
    6 Haziran 2012
    Mesaj:
    6,226
    Alınan Beğeniler:
    2,716
    Ödül Puanları:
    63
    Şehir:
    İzmir
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    Canım sen böyle bir yolculuğu kim bilir kaç senede bir yapıyorsun ben bunları her gün görüyorum ve de belediye otobüsüne zeytinin yeni çıkmış 2 metre kadar uzamış olanlarından kırıp onunla otobüse girmişliğim vardır hala o çocuklar bunu yaptığımı anlatırlar. Kabahat o çocuklarda değil bu gün için 30 ila 50 yaş arasındaki ana babalarda .Bir öğrenci öğretmen dövüyorsa öğretmeni bıçaklıyorsa o çocuğun anasını ve babasını ipe asmak gerekir ha sadece etken bu mu hayır çevrenin ve arkadaşlarınındı etkisi vardır. Bu yüzden mümkün olduğu kadar çok şeyden uzak durmaya çalışıyorum çünkü sabretmek gibi bir alışkanlığım yok (B)nın üstüne üstüne giderim.AMAAAAAA?????
     
  11. Ergun ŞİRİN

    Ergun ŞİRİN Uzatmalı çırak Balıkçı

    Katılım:
    31 Ocak 2016
    Mesaj:
    5,061
    Alınan Beğeniler:
    2,892
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    İZMİR
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası


    Sevgili ağabeyciğim;
    Biliyorsunki sorumluluk sahibi bir vatandaşımız sayesinde , otomobil gibi çift teker çeker iken;
    yaşanmayası o günde Motorsiklet kazasıyla motorsiklet gibi tek tekere düştüm.

    İstediğim kendim için değil Benden daha kötü durumda olan İnsanlarımız için.
    Galiba en güzeli gidip bir dağ köyüne yerleşmek.
    Kızdım yine !:rant:
    Ben su içmeye gidiyorum.kikikiki



    Su isteyen varmı ?:lol::lol::lol:
     
  12. Ergun ŞİRİN

    Ergun ŞİRİN Uzatmalı çırak Balıkçı

    Katılım:
    31 Ocak 2016
    Mesaj:
    5,061
    Alınan Beğeniler:
    2,892
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    İZMİR
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    [​IMG]
     
  13. hus213

    hus213 Üye Balıkçı

    Katılım:
    6 Haziran 2012
    Mesaj:
    6,226
    Alınan Beğeniler:
    2,716
    Ödül Puanları:
    63
    Şehir:
    İzmir
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    Afiyet olsun zaten sen hep su içersin ben de içerimde beyaz olanını terciğimdir
     
  14. hus213

    hus213 Üye Balıkçı

    Katılım:
    6 Haziran 2012
    Mesaj:
    6,226
    Alınan Beğeniler:
    2,716
    Ödül Puanları:
    63
    Şehir:
    İzmir
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    itiraz etme sen Mevlana olabilirsin de be sana Şems olamam:bleh1:Alkış
     
  15. Ergun ŞİRİN

    Ergun ŞİRİN Uzatmalı çırak Balıkçı

    Katılım:
    31 Ocak 2016
    Mesaj:
    5,061
    Alınan Beğeniler:
    2,892
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    İZMİR
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    Nerede bizde o kabiliyet,:no:
    Biz o yüce zatın ayağının toz zerresi bile olamayız.
    :no:
    Mevlam doğruluktan ayırmasın.
    :)
     
  16. hus213

    hus213 Üye Balıkçı

    Katılım:
    6 Haziran 2012
    Mesaj:
    6,226
    Alınan Beğeniler:
    2,716
    Ödül Puanları:
    63
    Şehir:
    İzmir
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası


    tüm can dostlarıma günaydın hayırlı işler bol kazançlar cumanız mübarek yuvalarınız huzur ve mutlulukla dolsun rasgele
     
  17. Ergun ŞİRİN

    Ergun ŞİRİN Uzatmalı çırak Balıkçı

    Katılım:
    31 Ocak 2016
    Mesaj:
    5,061
    Alınan Beğeniler:
    2,892
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    İZMİR
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    Hz.Mevlana der ki:
    Dostlarını daima vefa ile hatırla...!!!
    Arayan sen ol,Bulan da sen ol...!!!
    Tanıyan sen ol,Kucaklayan yine sen...!!!
    Kula vefası olmayanın,HAKK'a vefası olmaz...!!!
    Selam ve Dua ile,
    Hayırlı işler,

    HAYIRLI CUMALAR...!!!


    [​IMG]
     
  18. hus213

    hus213 Üye Balıkçı

    Katılım:
    6 Haziran 2012
    Mesaj:
    6,226
    Alınan Beğeniler:
    2,716
    Ödül Puanları:
    63
    Şehir:
    İzmir
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası


    Neden bu işlere kabiliyet değil güzel bir kalp temiz bir el yeterlidir:)
     
  19. Ergun ŞİRİN

    Ergun ŞİRİN Uzatmalı çırak Balıkçı

    Katılım:
    31 Ocak 2016
    Mesaj:
    5,061
    Alınan Beğeniler:
    2,892
    Ödül Puanları:
    18
    Şehir:
    İZMİR
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası

    Hoş geldin Ağabey.
    Şükürler olsun bu gününde sabahını gösterene.
    Sen uyur iken yılmaz 68 de geldi.
    Rastgele
     
  20. hus213

    hus213 Üye Balıkçı

    Katılım:
    6 Haziran 2012
    Mesaj:
    6,226
    Alınan Beğeniler:
    2,716
    Ödül Puanları:
    63
    Şehir:
    İzmir
    Cevap: Gönül Dostlarının Sohbet ve Muhabbet Odası


    İşte hepsi bu kadar her şeyin başını öncelikle olanlarını bulmuşsun gerisi teferruattır seni seviyorum hayırlı cumalar kısmetin bol şansın açık sağlarla dolu bir yaşamın olsun
     

Bu Sayfayı Paylaş