Her Telden Egzotik Bitki Her Zaman İyimidir?

'HER TELDEN' forumunda denizci tarafından 7 Şubat 2012 tarihinde açılan konu

  1. denizci

    denizci Üye Balıkçı

    Katılım:
    2 Aralık 2011
    Mesaj:
    397
    Alınan Beğeniler:
    2
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    akdeniz
    Sizin de bahçenizde tropik bir bitkiniz, yüksek paralar karşılığı aldığınız egzotik bir hayvanınız var mı? Bu misafirler sizin belirlediğiniz sınırlar içerisinde yaşamaya devam ettiği sürece hem siz mutlusunuz hem de onlar.
    Peki, onları bu sınırların dışına çıkardığınız anda neler olabileceğini hiç düşündünüz mü?
    Birkaç soru daha soralım...
    Papağanların tropik iklimlerde yaşayan hayvanlar olduğunu biliyoruz. Otobüs durağında beklerken, bir anda yakınınıza yavrularıyla birlikte bir yeşil papağan konuverse şaşırır mıydınız?
    Ya size artık İstanbul’da ya da Antalya’da doğal olarak yaşayan papağanlarımız olduğunu söylesek? Ya da, Ege ve Akdeniz sahillerimizde adım başı rastlayabileceğimiz sapsarısalkım çiçekli akasya ağaçlarının aslında ülkemize ait türler olmadığını?

    Araştırmacıların Şanlıurfa’da bir Mısır Kobrası bulduğunu duymuş muydunuz? Nereden geliyor bu yabancı türler? Biyolojik yaşamı, doğal ekosistemleri tehdit eden birçok neden var. Bilim insanlarına göre en büyük tehdit, yaşam alanı kaybı. İnsanların çok hızlı yayılış göstermeleri, devamlı yeni yerleri keşfetmeleri, doğal ekosistemin içinde yerleşim yerleri kurmaları yaşam alanı kaybının nedenleri. Doğal ekosistemler için bundan sonraki en büyük tehlikeninse istilacı türler olduğu söyleniyor.
    Artık her türlü ekosistem için tehlike haline gelen bu durum, bilim insanlarını da oldukça endişelendiriyor. İstilacı türler olarak kabul edilen canlılar, hem karalarda hem de denizlerde etkililer. Aslında tüm türler, içgüdüsel olarak yeni alanlara yayılma davranışı gösteriyorlar. Bu, türlerinin devamını garanti altına almak için geliştirilmiş olan ve milyonlarca yıl süren doğal bir akış. Ekosistemdeki değişmeler, bu şekilde uzun süre içine yayıldığında, dengeler değişirken yıkıcı etkiler oluşmuyor. Doğal bir ekosistemde türler arasında bir denge bulunuyor. Bir türün populasyonu artınca, onunla beslenen avcıların da populasyonu artıyor ve türün kendisi bu şekilde dengeleniyor.
    Türlerin populasyonlarında görülen artışların dengeli bir orana döndürülmesinde rol alan diğer bir olası etken de, besin azlığının ortaya çıkması. Egzotik türlerse, ekosistemdeki bu dengeye ani bir müdahale anlamına geliyor. Sıklıkla yalıtılmış ya da kontrollü küçük alanlarda bulunan, hatta bazen varlıkları göze bile çarpmayan bu türler, belirli bir uyum sürecinden sonra uygun sayılara ulaşabilirlerse, ortamda baskın hale geçebiliyorlar. Bunun bir nedeni de, giriş yaptıkları bu ortamlarda karşılaşacakları doğal düşmanlarının olmayışı. Yeterli besin de bulabilmeleri durumunda, ekosistemdeki yerli türler üzerinde ciddi bir tehdit oluşturabiliyorlar.
    Hani sıkça duyuyoruz ya “doğanın dengesi”, “türlerin etkileşimi” ya da “doğal zenginliklerimiz” gibi deyişleri; işte bu sayımızda bu deyişlerin biraz derinliğine inelim istedik. Ülkemize giriş yapan yabancı canlı türlerine biyologların gözünden bakalım, bu türlerin sınırlarımızdan ne şekilde girdiklerini öğrenelim ve söz konusu girişlerin uzun vadeli etkilerinin neler olabileceği konusunda fikir sahibi olalım dedik. Bu amaçla da, her canlı grubu için konunun uzmanlarıyla görüştük ve sizlerle paylaşmak için güzel bir dosya hazırladık. Bu ayrıntılı çalışmamız süresince sağladıkları yazılı kaynaklarla ve yorumlarıyla bizlere yardımcı olan tüm değerli akademisyenlerimize, araştırmacılarımıza ve enstitü çalışanlarımıza en içten teşekkürlerimizi sunmayı bir borç biliriz.


    ÇEVRE BİLİMDE TÜR YAYILIŞI


    Belirli yeryüzü oluşumlarıyla sınırlanmış olan her bölgenin, kendine özgü bir canlı çeşitliliği bulunuyor. Canlıların öyküsü, ilk ortaya çıktıkları coğrafyalardan başlıyor ve aradıkları ortam koşullarını bulabildikleri noktalara yayılışlarıyla devam ediyor. Yerleştikleri yeni coğrafyalara uyum yapabilen canlılar, bu alanlara yerleşerek oralarda üremeye başlıyorlar. Söz konusu koşulları bulamayanlarsa arayışa devam ediyor.


    Önlerinde 3 seçenek var:
    Yeni coğrafyalara yolculuğa devam etmek, hoşgörü sınırlarını esneterek bulundukları coğrafyalara uyum sağlamaya çalışmak ya da soylarını zamana yenik bırakmak.

    Biyologlar, bu şartları sağlayacak şekilde belirli alanlarda yaşayan hayvan türlerinin toplamına fauna, bitki ve mikroorganizma türlerine de flora adını veriyorlar.
    Dünya üzerindeki her ülkenin, iklim ve coğrafya koşullarına uyum gösteren bir doğal faunası ve florası var. Türkiye’mizin de... Ancak, son elli yıldır ülkemiz sınırları içinde doğal olarak yayılış göstermeyen çok sayıda canlı türüne rastlıyoruz. Bu yabancı tür yayılışının nedenleri arasında belki de ilk akla gelen, insan taşımacılığıyla birlikte ticari ya da peyzaj amaçlı olarak dış ülkelerden ülkemize canlı türlerinin getirilmesi. İnsan ve mal taşımacılığı, bazen de davetsiz misafirlere aracılık ediyor. Kamyon kasaları, gemilerin balast suları ya da ithal edilen tanıdık tohumlar, beraberlerinde çeşitli canlı türlerini de getirebiliyor.

    Coğrafi sınırların doğal ya da doğal olmayan nedenlerden ötürü ortadan kalkması, ülkemiz faunasına yabancı türlerin girmesinin bir diğer nedeni.


    Doğal çevrenin bozulması da, sıklıkla Bir coğrafi bölgeye insan eliyle getirilmemiş, yeteri kadar uzun zamandı r o bölgeyi yurt edinmiş, anlamlı rakamlarla ifade edilebilecek bir yayılış gösteren, söz konusu sınırlar içerisinde üreyen ve yaşam döngüsünün büyük çoğunluğunu bu sınırlar içerisinde geçiren canlılar, bölgenin “yerli türleri” olarak adlandırılıyor. Yerli türler arasında dünyada yalnızca o bölgede bulunan türlerse “endemik” adını alıyor.

    Bunların dışında kalan, normalde başka bir coğrafi bölgede doğal yayılış gösteren, istemli ya da istemsiz olarak yeni bir bölgeye gelen ya da getirilen türlere de genel olarak “egzotik türler” deniyor. Türlerin istemli olarak farklı bir bölgeye getirilmesi, getirilme amacına göre farklı adlar alabiliyor. Ancak, geliş şekli ne olursa olsun, eğer bir egzotik tür yeni yaşama alanında çevresel, ekonomik ya da sağlıksal bir tehdit oluşturma potansiyeli taşı yorsa, “istilacı tür” olarak tanımlanıyor.

    Canlılar, uzun zamandır bulundukları yaşama alanlarında avları, avcıları, konak canlıları ya da kendilerine zarar veren diğer canlılarla belirli bir dengeye erişmiş halde, uyum içinde yaşıyorlar. Egzotik türlerin bir anda bu dengenin bir parçası haline gelme olasılığıysa, son derece düşük. Tesadüf eseri yeni bir coğrafyaya geçen bir türü bekleyen iki olası senaryo var. Birincisi türün uygun yaşama koşulları, besin ya da eş bulamaması nedeniyle yayılış gösterememesi, ikincisiyse uygun koşulları bulmaları ve “misafir” oldukları bölgelerde doğal avcılarının da olmaması nedeniyle kolay ve hızlı bir şekilde yayılış göstermeye başlamaları. Bu ikinci olası senaryo, en basitinden, yerli türlerin yaşama ortamlarına ve besin olanaklarına ani ve beklenmedik bir ortak çıkması anlamına geliyor.


    Ekoloji (çevrebilim), bir canlının yaşadığı ortamdaki rolünü “niş” olarak adlandırıyor. Niş (kovuk), bir türün besin zincirinde bulunduğu yeri, bir arada yaşadığı canlılarla arasındaki tüm ilişkileri, kısaca türün adresini tanımlıyor. Bu öngörünün devamı olarak da, belirli bir coğrafyada aynı nişe sahip birden fazla türün bulunamayacağı kabul ediliyor. Doğal olarak, egzotik türlerin yerli türlerin nişlerine ortak olma olasılığı bulunuyor. Egzotik türün hoşgörü sınırlarının yüksek olması oysa, bölgedeki yerli türlere mutlak bir üstünlük sağlaması ve bu kez onların yaşama şansını tehlikeye sokması demek. Bu da, uzun vadede tür çeşitliliği için ciddi bir tehdit. Bu tehditten payını ilk alacak olanlarsa, hoşgörü sınırları son derece dar olan endemiklerle, IUCN tarafından hassas ve tehlike altında olarak sınıflandırılan türler.

    Yerli türlerimizin karşı karşıya kaldığı bir diğer tehlike de, ırkların saflığının yitirilmesi. Özellikle ticari açıdan önem taşıyan türler ya da endemikler, egzotik ırklarla melezleşmeleri durumunda saf ırk özelliklerini ve bunlara bağlı olan değerlerini de yitirebiliyorlar.

    Ve son olarak, egzotik türlerle birlikte gelen hastalıklar var. Her coğrafyanın kendine özgü bir mikroorganizma florası bulunuyor. Yerli türlerin bağışık olduğu bu doğal flora elemanları, yabancı türlerde hastalık yapıcı (patojen) özellik gösterebiliyor. Aynı durum, dışarıdan gelen türler için de geçerli. Bir egzotik tür, sıklıkla beraberinde egzotik mikroorganizmaları da getiriyor ve bunlar yerli türlerde çeşitli yeni hastalıkların çıkmasına neden olabiliyor.


    Peki, şimdiye kadar kötüleyip durduğumuz egzotik türlerin hiç mi yararı yok? Tabii ki var. Herhangi bir nedenden ötürü bölgedeki besin ağında meydana gelmiş olan bir açık, egzotik bir tür tarafından kapatılabilir. Bazı türler, daha kaliteli gen havuzlarına sahip egzotik ırklarca zenginleştirilebilir. Ya da çeşitli coğrafi sınırlamalar nedeniyle tek bir bölgeye kısılıp kalmış bir türün, uygun başka bir alanda daha çoğalması ve dünya çapındaki nüfusunun artması sağlanabilir. Hatta, bir bölgede soyu tükenmiş olan bir tür, bölgeye yeniden getirilerek burada çoğaltılabilir. Tabii ki bu saydıklarımız, kontrollü yapılması gereken çalışmalar. Bu tarz çalışmalar yapılmadan önce gerekli incelemelerin ve yorumların yapılması, belirli önlemlerin alınması ve istenmeyen sonuçları engelleyebilmek için sürecin izlenmesi gerekiyor
     
Yükleniyor...
Benzer Konular
  1. denizci
    Yanıt:
    0
    Gösterim:
    2,168
  2. Murat VAROL
    Yanıt:
    1
    Gösterim:
    2,300
  3. İsmail ESENCAN
    Yanıt:
    5
    Gösterim:
    4,750
  4. Zafer DOĞAN
    Yanıt:
    12
    Gösterim:
    4,839
  5. kony@lı
    Yanıt:
    14
    Gösterim:
    7,267

Bu Sayfayı Paylaş