Her Telden Balıkçının Günlüğü Dönüş

'HER TELDEN' forumunda denizci tarafından 24 Ocak 2012 tarihinde açılan konu

  1. denizci

    denizci Üye Balıkçı

    Katılım:
    2 Aralık 2011
    Mesaj:
    397
    Alınan Beğeniler:
    2
    Ödül Puanları:
    0
    Şehir:
    akdeniz
    [​IMG]
    Cevat Şakir Kabaağaçlı ve Yaşar Kemal romanlarının kahramanı, Orhan Veli’nin şiirlerinin öznesiydiler. Fark etmesek de yakınımızdaydılar. Bu deniz ülkesinde balıkçıydı onlar. Denize doğru yaşarlardı. Acaba bir ‘günlük’ tutarlar mıydı? İçlerini dökseler, kelimelerle dillendirseler ne yazarlardı?

    Balık Yol Kestiğinde
    Bir martı konar direğe
    Atılan kolyosu havada yutar
    Bir başkasını beklemez gider
    Balıkçı gülümser tatlı tatlı

    Bedri Rahmi Eyüboğlu

    Zamana yayılır bu güngörmüş, doygun gülümseme. Gözlerim deniz rengidir ne de olsa. Deniz kayıp giden bir yansıma olmadı hiçbir zaman. İçimi tümden denizle doldurdum. Yüzlerce aç martı takıldı peşime. Ne çıktıysa bahtıma onlarla da paylaştım. Balığa her çıktığımda, onları, yine beni beklerken buldum. Düşünüyorum da, Sait Faik'in öykülerindeki gibi her martı bir balıkçının arkadaşıdır belki.
    [​IMG]
    Dönüş vakti. Martılara 'eyvallah' diyeceğiz bir kez daha. Nasıl olsa yolumuzu beklerler. Tuzunu, rüzgarını içimize çektik. Küfrünü işittik. Öfkesini, şefkatini, bereketini yaşadık denizin ve doldurduk teknemize. Rast gitti çok şükür. İnatla, ısrarla dümen kırdık. Saatlerce ağ gerdik, ağ topladık. Balığı boğduk akşam suyunda. Kısmet sabah suyuna...
    Güneşin kızıltılarını erkence yolcu edip ay karanlığında bindik yaşlı teknemize. Bizim gibi yaşlı, bizim gibi güngörmüş, deniz görmüş teknemize. Takımlarımız her daim hazır, mazot yüklüce depoda. Bir de kumanya lazım. Ama ille de zeytinyağı olacak, ufak tava. Bir demlik çay da zula. Sonrası deniz. Dümen başı, ağ atma telaşı. Denizin, balığın yolumuzu kestiği bir gün daha bitti. Denizde tanrıyla, doğayla bir arada olduk. Ay ışığı, yıldız nedir anladık. Ağları bir çektik ki içine yıldız düşmüş gibi oldu ve şimdi eve dönme zamanı. Denizin bitip karanın başladığı kıyı göründü bile.
    O balık geceleri güzün, o puslu
    Gök karışımı su, kıvrılan lambalar
    Bir şilep uzaktan denizi tarar
    Uzardı bulutsu gölgesi, o sisli
    Gök ve yılan gibi tıslayan lambalar
    Gök değil biziz vuran yeşil, mor, sarı
    Dilim dilim yüzlerce ay, sandal, kayık
    Bir fener alayına düşmüş ki balık
    Işık yer şimdilik, bakar geçer diri
    Dilim dilim yüzlerce ay, sandal, kayık

    Oktay Rıfat

    [​IMG]
    Deniz Sonrası...
    Deniz doluyuz hepimiz. Deniz, ellerimizde bir kılıç sırtı parıltısında. Deniz artık kasa kasa.
    Gözleri, donup kalan zamana takılı, değirmi gövdeli, dikenli, gümüşi balıklar... Sırtı menevişli olanı mı dersin, koyu mavili, yeşilli, yer yer kırmızı hareli olanını mı ararsın? Hepsi derya kuzuları bunların. Lüferi, izmariti, palamudu, hamsisi... Yosunların kuytusundan, akıntıların kıvrımından, parıltılı saraylarından çıktılar. Mevsimleribirer birer devirdiler. Denizi, sabahın ayazında da, öğlenin eritici sıcağında da, akşamın keskin siyahında da gördüler. Henüz tazecik, körpecikler işte!
    Sırılsıklam bir gökyüzü çıktı ağlardan
    Masmavi bütün balıkçılar

    Can Yücel

    Gel! Gel! Derya kuzuları bunlar. Fazla davete gerek yok. Onlar çağırıyor aslında. Meraklı bakışlarda fark etti zaten. Biz deniz tiryakilerinin bin bir emekle tuttuğu balık, denizden karaya ayak bastığımızda ticari meta oluverir. Ekmek kavgasını ete kemiğe büründüren halidir o. Ben teknemi kıyıya yanaştırıp tezgaha dönüştürürüm. Ağlardan henüz ayıklarken tanıdık, tanımadığa birer torba doldururum. Bizim Mustafa Kaptan balıkhanenin tablalarında müşteri bulur. Yarım kasa balık için beklediğimiz, didindiğimiz çok olmuştur. Ama bu seferki akşam suyunun bereketi, yüzümüzü güldürdü. Benim tekne, ağlar, arkadaşlarınki, Mustafa kaptanın balık yüklü tablaları hep boşaldı. Tekneyi şöyle bir yıkayınca artık şişede balık olma zamanıdır. Bizim balıklar, kendine kıyıda yer edinen meşhur lokantaların beyaz örtülü masalarında soğanlı salatalarla sarmaş dolaş olmuşlardır. Evde una bulanıp pişenleri de makbuldür. Ama ne derler bilirsiniz "kaçan balık büyük olur, kaçamayan ızgara".

    Denize Karşı İnsan
    [​IMG]
    Güneşe bırakılmış balık ağlarıyla
    Kayıklarıyla, kumlara çekilmiş
    Denize karşı insan!

    Ceyhun Atuf Kansu

    Denize karşı insan. Deniz, ilerleyen zamanda kendi sularında yaşayan balıklara çevirir insanı. Hal böyle olunca balık dönüşü bile denizden uzak duramaz balıkçı. Dönüş bereketli olunca merasimi de şenlikli olur. Teknelere, hadi bilemediniz kara kıyılarına masalar kurulur. Mangallar hazırlanır, bol soğan bol limon... Ara sıra şamandıra yapılır. İyot kokusu ve nemli esintisi ciğerlere doldurulur, bereket paylaşılır.
    Bir duyma da kokusunu yosunların
    Istakozların, karidesin
    Denizden esen rüzgarın

    demiş ya Orhan Veli, bizimki de o hesap. Ağları atmadan, denizin çalkantısını yüreğinde duymadan olmaz. Eksik kalır hayatımız.
    Gün olur başıma kadar mavi;
    Gün olur başıma kadar güneş
    Gün olur deli gibi

    O. Veli

    deriz. Ve bir sonraki günü tasarlarız şiirlerde, şarkılarda...
    Gün doğmadan,
    Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola
    Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında
    İçinde bir iş görmenin saadeti
    Gideceksin...

    O. Veli

    [​IMG]
    Deniz Çeker, Dünya Tutar
    Bazılarımızı "deniz çeker, dünya tutar". Bazılarımız "suların serinliğini kaburgalarında hissetmeden yaşayamaz" âmâ bazen de
    Yosun kokusu ve sahile çekilmiş dalyan direkleri
    sahilde yaşayan çocuklara hiçbir şey hatırlatmaz

    O. Veli

    öyledir; karanın yaşattıklarıyla denizin yaşattıkları aynı olur mu hiç? Karadaki anlam farklı denizdeki anlam farklı. Başlangıçtır deniz; rahminde dünyayı saklamış olan. Ezelden beri, daima, belirsiz, karanlık. Derinde sakladıklarını hala merak ederim. Bu mavi örtünün ucundan tutup kaldırıversem, elimi daldırıp şöyle bir dokunsam, görecek, öğrenecekmişim gibi geliyor. Oysa bize öğrettikleri çok sınırlı, yetmiyor. Deniz bilgisi karada işe yaramıyor. Denizi az çok tanıyınca karada yabancılaşıyor balıkçı. Öteki oluyoruz. Yalnızlığımızı salt denizle paylaşabiliyoruz.
    Bu akşam vakti deniz, o bütün hasretimiz,
    Sanki gelmiş de dile, nedametin sesiyle,
    Çarparak kayalara, yetmez mi diyor deniz
    Karada çektiğiniz?

    Cahit Sıtkı Tarancı

    [​IMG]
    Ufuktaki kızıllıkla başlayıp aynı kızıllıkla biten süreçte zamansızlığı öğrendim. Doğadaki sırlarla içimdeki sırları karşılaştırdım. İçimdeki sırlarla yaşamayı, onları taşımayı öğrendim. Durağanlığı, sabrı öğrendim. Yaşama dair her şeyi sundu bana deniz. Alabileceğimizi aldık biz de. Dolaştığımız denizlerce düşündük. Oynayan, kaçan, sokulan, dokunan dalgalar özgür kıldı bizi. Bazılarının dünyayı ilk görüşü denizden oldu. Bazısı "oltayı attı denize, üşüştü balıklar, denizi gördü." Bazılarının "rüyalarından gemiler geçti, allı pullu" kendimizi ait hissettiğimiz yere, denize döndük her seferinde. Voli dedik, dönekçi dedik. Akşam suyu dedik, sabah suyu dedik. Kendimize denizden yeni bir alfabe edindik. Her sefer yeni bir seferdi ve biz hep denizin sonuna gitme isteği duyduk. Akşam suyu bereketinin ardından attığımız ağları artık alma zamanı. Karanlık aralanmadan akşam mola ettiğimiz yere varmak gerek. Yeniden toplamalı ağları. Rast geleden rast gideye bir seyr-ü sefer daha.

    Sabah Suyuna Çıkmadan
    [​IMG]Hayatımın sonuna dek vazgeçemeyeceğim bir hastalık bu. Hastalığımın adı 'deniz'. Çok sordular deniz ne demek diye bana. Bariz bir 'hastalık1. Ama deniz; arkadaş. Deniz; sırdaş. Deniz; alışkanlık. Deniz; ekmek parası ve de kavgası. Deniz; korkum, korkularımız. Karada da olsam gözlerim hep denizde.

    Denize dönmek istiyorum!
    Mavi aydınlığında suların
    Boy verip görünmek istiyorum
    Denize dönmek istiyorum!

    Nazım Hikmet



    Voli ve Dönekçi Avcılığı
    Fazla büyük olmayan teknelerde uzatma ve çevirme ağları ile yapılan balıkçılık. Voli balıkçılığında sabaha kadar devamlı ağ atılır. Dönekçi kayıkları ise akşam suyundan sonra karaya çıkıp, sabah suyundan önce denize açılır atılan ağları toplar. Altı büzülmeyen fanyalı çevirmeli ağlar kullanılır. Bir kurşun yaka ile bir mantar yaka ve arada tor denilen küçük gözlü ağ kullanılır. Suya bırakılan ağlara yakalaşan balıklar karşı tarafa geçmek istediklerinde tora takılırlar ve tor fanyanın gözüne geçerek torba meydana getirir. Balıklar ağdan çıkamaz. Avın verimi fazladır.
    Yazı : Nilgün Kaya
    Foto : Kadri Kaya
     
Yükleniyor...
Benzer Konular
  1. AYTAÇ AKINCI
    Yanıt:
    5
    Gösterim:
    3,856

Bu Sayfayı Paylaş